Rusya İle Türkiye Arasindaki Çekişme Halkimiza Hiç Bir Zaman Yarar Getirmemiştir.

24 kasım 2015 günü Türkiye’nin Suriye hava sahasında bir Rus savaş uçağını düşürmesi, bölgedeki gerginliği bir anda zirveye tırmandırdı ve aralarında 40 milyar dolarlık ticaret hacmi olan iki dost devlet bir anda düşman iki ülke haline geliverdi.

İki ülke arasındaki bu olumsuz gelişme, hem ekonomik, hem de politik alanda Abhazya’yı da ciddi bir baskı altına almış bulunuyor. Zira Diyaspora konusu, Abhazya’nın en önem verdiği stratejik hedeflerin başında geliyor ve yoğun bir Abhaz diyasporasına sahip olan Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin olumlu veya olumsuz seyri, bu politikaları da aynı oranda olumlu veya olumsuz etkileyebiliyor. Esasen tarih boyunca Ruslarla Türkler arasındaki çekişmelerin halkımıza hiçbir zaman hayır getirmediği de ne yazık ki tecrübeyle sabit.

Rusya ile Türkiye arasındaki dostluk ve işbirliği atmosferi, bölgede barışın her zaman yegane lokomotifi olmuştur.

Yaklaşık 20 yıldır Abhaz diyasporası, sivil oluşumlar ve iş dünyası ile sürdürülen ilişkiler de bu atmosfer içerisinde ve Abhaz dış politikalarına paralel bir şekilde gelişme göstermekteydi. Bizim Türkiye ve diğer ülkelerle ilişkilerimiz hiç bir zaman Rusya’nın çıkarları için bir tehdit oluşturmadı. Rusya ile olan stratejik ortaklığımız ise bizlerin diğer ülkelerle ilişki kurmamıza asla engel teşkil etmedi.

Zaten Türkiye ile olan ilişkilerimiz alternatifi olabilecek türde değildir ve elbette Rusya ile olan ilişkilerimiz de Abhazya için bir demir perde  olamaz.

Ülkelerimiz arasında eskiden beri süregelen ilişkiler, şimdiye kadar inişli çıkışlı bir grafik ortaya koydu. Bizler; Yeltsin dönemini, BDT ülkeleri tarafından uygulanan ambargo dönemini, Abhazya’nın Gürcistan’a mahkum edilmek istendiği dönemleri hep birlikte yaşadık. Abhaz vatandaşlarının, özellikle de erkeklerinin, sınır dışına çıkamadıkları, ülkemizin bir tek kuruş finansal yardım alamadığı dönemleri de bizzat gördük geçirdik. Vladislav Ardzınba, uygulanan tüm ambargolara rağmen Abhazya’nın çıkarlarını savunmada en küçük bir zaaf göstermedi ve kimseye el açmadan ve minnet de duymadan Abhazya devletinin ayakları üzerinde dikilmesini sağlayabildi.

Elbette biz sadece kendi ülkemizi korumuyorduk, Rusya Federasyonu’nun güney sınırları da Nato güçlerine karşı kendi topraklarımızla birlikte savunulmaktaydı ve o dönemler dünya’ya çıkış noktamız ise sadece Türkiye üzerindendi. Ancak, buna rağmen iddia edildiği gibi  üzerimizde bir “Türk etkisi” hiç bir zaman görülmedi. Bu yıllar içerisinde diyasporamızın da katkılarıyla her alanda gelişme gösterdik. Abhazya yönetimi ise resmi olmayan ilişkilerle her alanda denge sağlamaya çabaladılar.

Abhazya ve Türkiye de yaşayan Abhazlar, 2008 yılında Rusya’nın ortaya koyduğu politik desteğe ise büyük bir değer biçtiler.

Kanaatime göre Rusya ile Türkiye arasındaki ticari kısıtlamalar muhtemelen Abhazya’yı da derinden etkileyecek.

Bir çok  mal ve hizmetin bulunamaz hale geleceğini ve çoğu tüketim malzemelerininin fiatlarının iyice artacağını tahmin etmek hiç de zor değil.

Öte yandan Türkiye ile ilişkilerimiz sadece ticari alanda olmayıp yatırım alanında da ciddi bir gelişme göstermişti. Kömürden balık ürünlerine, yaklaşık 50 milyon dolarlık bir yatırımın yanısıra özellikle orman ürünleri ile ilgili yıllık 20 milyon dolarlık bir hacmin sözkonusu olduğunu ve bütün bu alanlarda yaklaşık 150 şirketin (ithalat ihracaat alanında) faaliyet gösterdiğini belirtmek bile fotografı ortaya koymak açısından yeterli.

Ancak ne olursa olsun, hiç bir ekonomik ilişki veya çıkar, insanımızın kişiliği üzerine olumsuz bir etkide bulunmadı, bulunamaz. Türkiye ekonomik ilişki içerisinde bulunduğumuz bir ülkedir ve öyle de kalacaktır. Çünkü o topraklarda binlerce soydaşımız yaşamakta. Diyasporamız ise olağanüstü bir olgunlukla olaylara yaklaşma kaabiliyetine sahip durumdalar, Abhazya’dan uzakta, bir başka ülkede yaşamalarına rağmen, hiç bir dönem Abhazya-Rusya ilişkilerini zedeleyecek bir tavır içerisinde bulunmadılar.

Diyasporanın bu tavrı, elbetteki Abhazya devletinin ve bizlerin onlarla olan işbirliğinin bir sonucudur. Zira diyaspora Abhazya’nın doğal bir parçasıdır ve coğrafi mesafelerin Abhaz toplumunu biribirinden ayırması asla söz konusu olamayacaktır. Çünkü bana göre, Anavatan ile diyaspora arasındaki ilişkilerin geleceği toplumumuzun ortak geleceğidir, devletimizin ve bağımsızlığımızın geleceğidir.

Rusya ile Türkiye arasındaki soruna vurgu yaparak, Abhazya’daki siyasi yapılara ve sivil toplum örgütlerine içinden geçmekte olduğumuz bu hassas dönemde  diyasporamıza her türlü desteği vermeleri çağrısında bulunuyorum. Bununla beraber, hep birlikte Rusya ile Türkiye arasındaki sorunun çözümüne de olumlu katkı sunmaya çabalamalıyız. Bu  kapsamda özellikle vize rejiminin eski haline döndürülebilmesi için elimizden geleni yapma çağrımı da yenilemek istiyorum. 

İçerik dağıtımı beslemesine abone olun.